Ardıç Ağacı ve Kuşu
İçinde bulunduğumuz günler mutlu sonlu masallardan oldukça uzak, şu sıralar asıl ihtiyacımız olan şey ne, onu bile bilmiyoruz tam olarak. İnanç, motivasyon manevi güç, sağlam psikoloji, farkındalık?
Ne kadar sıralasak da sonu gelmeyecek çünkü her birimizin beklentisi farklı, o sebeple çok yazılan, çokça söylenenden uzak kalayım. Sizi de küçük bir molayla ardıç ağacının gölgesine alayım.
Ardıç ağacı ile başlayan bir hikâye bu…
En olumsuz şartlarda, kurak topraklarda var olan, suyu az tüketen, meyvelerinden şifa dağıtan yokluğa direnmenin sembolüdür ardıç. Ortaçağdan beri şifasıyla, gücüyle herkesin hayran olduğu bu ağaç aynı zamanda çaresizce muhtaçtır ardıç kuşuna, çünkü tohumları bu kuşun sindirim sistemi sayesinde can bulur. Hikayenin birinde ardıç ağaçlarının azaldığını dinlemiştim çünkü artık sevdalısı ardıç kuşu şehir çöplüklerinden de kolaylıkla beslenebiliyormuş.
Ben bu ağaçla yıllar önce Burdur’da Ardıç için destanlar yazabilecek biri olan Veteriner Hekim Sayın Öztürk Sarıca sayesinde tanışmıştım. Oldukça çevreci bir projenin sahibi Öztürk Bey. Yerleşkesine de adını veren ana projenin adı Lisinia. Bu isim M.Ö 1. yy’den kalma antik kentten esinlenilerek konulmuş, kelime manası ile doğan ve batan güneşin, ay ışığının sudaki pırıltısı anlamına geliyor. Bu proje ardıç ağacını feyz alarak, doğal olmayan, doğamızı bozan, bizi kanser yapan her şeyin karşısında direnerek başlamış on beş yıllık serüvenine. Lisinia ülkemizin ilk yaban hayvanları rehabilitasyon merkezi ve gönüllülük esasına dayanan bir doğal yaşam parkı aynı zamanda ekolojik tarım yapılıyor bu merkezde. Burdur Göl’ü Kurumasın ve Kansersiz Gelecek Elimizde gibi birçok projeye imza atılmış. Burdur gölü manzaralı proje alanına günü birlik ziyarette mümkün orada gönüllü olarak çalışıp elini taşın altına koymakta. Yurtdışı ve yurtiçinden binlerce misafir ağırlıyorlar her yıl. Toprakla uğraşmak insan organizmasına bahşedilmiş en büyük armağanlardan, bu doğal yaşam parkı da sizi toprakla uğraşmaya aromatik yağlar yapmaya, doğalı, yeşili korumaya yöneltiyor. Yolunuz düşmese de düşürmeniz dileğiyle.
Bir soru;
Ardıç kuşuna döner miyiz dersiniz bir gün, doğamızdan doğalımızdan vazgeçip bedenimizden can verdiğimiz ağacımızı terk eder miyiz? Yoksa çoktan ettik mi?