Her Şehirde Farklı Batıyor Güneş

Ne yaparken mutlu olduğunuzu bulmak en önemlisi sanırım, benim için zor olmadı, beni en çok, yolların mutlu ettiğini anlamak. Varılacak yerden ziyade yolda olmak eylemi, insanı heyecanlandıran, keşfetme merakı ile birleştiğinde ise ‘wanderlust’’ seyahat tutkusu içinize işliyor. Uzun yıllardır güzel ülkemiz dahil bilfiil gezmeye ve yeni yerler ve yeni kültürlerin yanında kendimi keşfetmeye çalışıyorum. Şu sıralar 21. ülkemi bitirip yeni planlar yapmaya başladım bile.

 Şimdi müsaadenizle sizi Avrupa’nın bir masal şehrine götürüyorum. Füssen, Bavyera’nın güneyindeki Doğu Algoi ilinde Romantik Yol üzerinde bulunan bu şehir masallardan fırlamış gibi. Romantik yol Füssen dahil 28 ortaçağ kasabasını kapsayan yaklaşık 350 km’lik bir rota.

 Almanya ve romantik kelimelerini yan yana duyduğumda gerçekten şaşırmıştım. Çocukluğumdan beri dünyayı gezme meraklısı olan ben Almanya’ya gitmeyi hiç düşünmemişimdir. Çocukken izlediğim filmler yüzünden olacak ki Almanya için oluşmuş olan önyargım pek iç açıcı değildi. (önyargılar zehirli elmalardır).Ülke bana tamamen endüstriyel, gri ve kasvetli geliyordu. Eminim çoğu kişi bu yanılgıya düşmüştür benim gibi. Derken bir gün yolum Füssen de bulunan büyüleyici bir mimariye sahip Neuschwanstein Şatosu’na düşüverdi. İşte o zaman Almanya’nın masalsı coğrafyasını merak etmeye başladım.

Alp dağlarının eteklerinde ki şirin Füssen şehrine geldiğimizde şatoya gitmek için birkaç yol var. Bakımlı, sağlıklı ve işkence yapılmadığını anladığınız atlara sahip, atlı faytonlar, otobüs ya da 20- 25dk sürecek harika bir yokuş, yokuşun harikalığı daha çok nereye vardığıyla alakalı elbet. Şatonun ikamet edilen kısımlarını bilet alıp gezebiliyorsunuz. Dördüncü kat romantik kralımızın sanatçı ruhuna oldukça yakışan bir dekora sahip, iyice kaydedin zihninizin kıvrımlarına çünkü içeride fotoğraf çekmek yasak.  

Gelelim kralımızın üzücü hikâyesine. Bu hikâye bir hayali, ihtişamı ve trajediyi içinde barındırıyordu. Anladığım kadarıyla oldukça sanatçı ruhlu ve duygulu olan kralımız her gün şatoyu gören en güzel yer olan Marien köprüsüne çıkar ve şatoyu yaptırmanın hayalini kurar. Baktığı yer henüz bomboş bir alandır ancak zaman içinde hayallerini gerçekleştirir. Hikayenin mutlu sonla bitmesini beklerken Kral Ludwig’in şatoda sadece on gün geçirebildiğini okudum bazı kaynaklar 6 ay olarak gösteriyor. Halk Kral Ludwig’i deli olmakla, savaş zamanında halkın parasını boşa harcamakla suçluyor ve çok geçmeden kral çok sığ bir gölde boğulmuş olarak bulunuyor. Barışçıl bir kral olmak o dönemlerde de geçer akçe değilmiş anlaşılan. Kıymeti o yıllarda anlaşılmasa da, Ludwig sayesinde Almanya’nın en önemli turizm endüstrisi kurulmuş oldu. İşte bu muhteşem saray Fussende ki şatolardan sadece biri, Alp Dağlarının eteklerine konuşlanmış doğa harikası gölleri insana gerçek bir iç huzur yaşatıyor, Hansel Gratel masalından fırlamış gibi görünen ve tam anlamıyla ortaçağ ruhunu yansıtan evler çok güzel korunmuş, her an içlerinden bir şövalye koşarak çıkacakmış gibi. Gözümde ki Almanya imajını baştan inşaa eden bu güzel şehir ölmeden önce yapılacaklar listenize girmeyi oldukça hak ediyor.

Bir alıntı

Dünyada ki binlerce şehrin her birinde güneş farklı şekilde batıyor sadece bunu görmek için bile seyahat etmeye değer