Dolar 32,3882
Euro 35,1467
Altın 2.326,10
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 24°C
Az Bulutlu
Hatay
24°C
Az Bulutlu
Cum 28°C
Cts 30°C
Paz 28°C
Pts 28°C











Toprak











Safir

“Prag Şehri Yaldızlı Bir Dumandır”

8 Aralık 2021
A+
A-

Prag, Avrupa’nın gotik ve mistik kraliçesi, Çek Cumhuriyetinin dillere destan başkenti. Ortaçağ dokusu ve modern mimarinin harmanlanıp bir sanat eserine dönüştüğü bir şehir adeta. Çoğunuz Hitler’in bile bu şehre kıyamadığı söylentilerini duymuştur eminim, biraz araştırdım ancak doğruluğundan emin olamadım. Gerçeklik payı yoksa bile güzel bir şehir efsanesi olmuş… Çağının en büyük canilerinden birinin kalbi sanat ve mimari için de atıyormuş ya da Yin Yang felsefesine kendini adamış biri en kötünün bile içinde iyilik kırıntıları olabileceğini ispatlamaya çalışmıştır belki bize.

Ah Kafka’nın şehri Prag’a Hitler ile başlamayı pek sevmedim ancak devam ediyorum. Doğu Avrupa şehirlerinin gri ve kasvetli havasından olumsuz bir şekilde bahsedenlere aldırmayın, bu hava Prag’a inanılmaz yakışmış. Mistik bir masalın, ya da Orta Dünya’nın içinde kulağınızda Garmarna-Herr Mannelig ezgisiyle (İsveç halk türküsü) Ulu Büyücü Merlin tarafından değil belki ama estetik, sanat ve mimariyle büyülenmek o anı algılayış biçiminizi bile değiştirip, dönüştürüyor. 

Şehrin en çok ziyaret edilen noktaları, bu şehre giden ya da gitmek isteyen herkesin malumu ancak o aşık olunası mimarilerden, sanat eserlerinden hiç bahsedilmemiş bir Prag yazısı da çiğ durur gibi,  kısacıkta olsa değinmek istiyorum. Tabi ki gönlümün ilk sırasında tüm şehre hakim Prag Kalesi var, hiç şüphesiz ki şehrin en çok ziyaret edilen oldukça değerli bir noktası. Dünyadaki en büyük tarihi kale ünvanına sahip, kale kompleksi birçok mimari tarzı barındırıyor, Romanesk, Gotik, Rönesans, Barok ve Neo-klasik stili bir arada görebilmek şahane bir deneyim. Gotik mimari, kemerlerine vurulduğum, uçan payandalarına kıyamadığım gibi aşk cümleleri ile anlatılmasa da o heyecanı hissedeceğinize eminim.

İkinci sırada hemen hemen her Avrupa şehrinde bulunan Old Town Meydanı var. Bu meydan Prag’ın en merkezi yerinde bulunur. En eski ve oldukça önemli olan meydan 10. yüzyılda satış yapılan bir yer olarak kurulmuş. Ünlü  Astronomik Saat, Nicholas Kilisesi ve Tyn Kilisesi, bu  meydanda bulunuyor.

Not: İmparator Matthias’a karşı gelen 27 liderin idamı 1621 yılında bu meydanda gerçekleşmiş. Yine bir şehir efsanesine göre 21 Haziran’da yani idam tarihinde bu 27 liderin ruhu meydanda hissedilmekteymiş.

Ah köprülerin en güzeli Charles Köprüsüne geldi sıra, Vltava Nehri üstündeki şüphesiz en güzel yerdir, şüphesiz dediğime bakmayın oldukça öznel bir yorum. Kime göre, neye göre en güzel, pek tabii bana göre. Köprünün adeta bir ruhu var, üstünde 30 tane heykel mevcut, her yanınız sanat eserleriyle dolu anlayacağınız. Zaman makinesi icat edilene kadar biraz hayal gücü, biraz tarih biraz sanat ile yoğrulmak için harika mekan.

Not: Nazım Hikmet Prag’da yaşadığı yıllarda Vltava Nehri kıyısındaki Slavia Kafe’de oldukça zaman geçirmiş, Bu kafeden Vltava’yı seyre dalmış, hayal etmiş, hasret çekmiş, şiirler yazmış ama hep İstanbul’u aramış.

Şair, memleketten uzak,

Eski kentte duruyordu,

Meydanlıkta, yapayalnız.

Gotik bir duvar üstünde

Hanuş Ustanın saati

Güneşli bir güne özlem!

Nazım HİKMET

Nazım’ın dizelerinde bahsettiği Hanus Usta’nın saati,Prag Old Town Meydanı’nda yer alan orta çağdan kalma Astronomik Saattir. Saat üstündeki astronomik çizim evrenle ilgili orta çağ görüşünü yansıtmaktaymış. Saati bu kadar popüler yapan ise astronomik olmasının yanı sıra üzerinde her saat başı animasyon gerçekleşiyor olması. Her saat başı meydandaki yüzlerce insan bu gösteriyi izlemek için bir araya geliyor ve oldukça coşkulu ve bir o kadar kalabalık devam eden dakikaların ardından cüzdanımız ya da cep telefonumuzla vedalaşmak gösteriye dahil değil. Aman dikkat.

Gelelim Prag’da tek bir şey yapma hakkım olsaydı ne yapardım kısmına, bu yazıyı yazma sebebim aslında buydu ancak dediğim gibi Prag üstün körü anlatılıp geçilecek bir şehir değil asla. Hatta şu yazdığım yazı bile o şehir hiç oldukça yavan kalıyor, gördüklerimi değil sadece hissettiklerimi yazmak istesem, mini bir kitap çıkabilir ortaya. Lafı daha fazla uzatmadan, ortaçağ da yaşama hissini küçücükte olsa bize hissettiren o muhteşem geceye değineyim artık. Ortaçağ’a tutkun herkes ortaçağ ile ilgili kitaplar okurken, ortaçağ filmleri izlerken, o ana, o atmosfere ışınlanmak için büyük bir heyecan duyar. Geçtiğimiz yıllarda ben de bazı ülkelerde bunu deneyimleyebileceğimizle ilgili bir makale okumuştum, bu ülkelerden biri Prag’dı, okumam bittiğinde artık yeni bir hayalim vardı. Prag’a gittiğimde, bu hayalimi gerçekleştirme imkanı buldum, ne hız ama, canım ülkem hayallerin bu kadar erken gerçekleşmesine pek olanak tanımaz aslında!

Bu harika deneyim U Krale Brabantskeho adlı Ortaçağ tavernasında sunuluyor bizlere, mağara ve zindanı andıran birçok odaya sahip. Bir odası kuru kafalarla süslenmiş! ‘’eğer o kuru kafaların arasında kendi kelleni de görmek istersen hesaba itiraz et’’ minvalinde küçük tatlı tehditler mevcut müessesede. Tehditlerin yanı sıra nefis yemekler, ateş şovlar, şeytan çıkarma ayinleri, büyüler, dansçılar, korsanlar, ortaçağ kostümlü garsonlar (ayaklarını sandalyeye koyup dirseklerini de dizlerine dayayarak sipariş alan kadınlar), rahipler, papazlar gibi her ortaçağ figürü mevcut. Her figür gösteri yaparak her odayı geziyor. Korsanlar sizi kaçırıyor, rahipler sizden şeytan çıkarmaya çalışıyorlar, dansözler bizde ki gibi para taktırma hevesindeler. Unutmadan yemek yerken çatal kaşık vermiyorlar ‘’ne yani ortaçağda kaşık mı vardı?’’ gibi oldukça akılcı bir tepkiyle karşılaştık hatta ödeme esnasında kredi kartı da geçerli değildi sonradan kabul ettirdik ama zor oldu. Bu büyüleyici gece içinde bulunduğumuz yıl itibari ile 40 Euro civarı olmuş, ne kadar ucuz ve ne kadar pahalı değil mi?

Prag şehri yaldızlı bir dumandır.
Viltava suyunun köpüklerine
Martı kuşlarıyla gelir İstanbul.
Lejyonerler köprüsüne gidelim Tavfer,
Martı kuşlarına ekmek verelim.

26 Nisan 1958, Prag
Nâzım Hikmet

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.